3 Şubat 2010 Çarşamba

CAN AKIN - ROMA - ITALYA

Roma
İtalya'nın başşehri. Tiren Denizi'nden 24 km içeride yer alır. Tarihi zenginlikleriyle meşhur olmasının yanı sıra, Katolik Kilisesinin idarî ve ruhanî merkezidir. Yüzölçümü 1508 km2 ve belediye olarak nüfusu da üç milyon civarındadır. Roma İtalya'nın başkenti, İtalya'nın ve Latium bölgesinin başkentidir. Tiber ve Aniane nehirleri arasında ve Akdeniz'e yakindir. 2.546.807 nüfuslu şehirde Katoliklerin ruhani lideri Papa'nın yasadığı Vatikan da yer almaktadır.
Roma, İtalya'nın en kalabalık şehridir ve 1290 m2 lik yüzölçümüyle Avrupa'nın en geniş yüzeye yayılmış başkentlerinden biridir. Milano, Napoli, Torino, Bolonya, Palermo, Catania, Floransa, Genova ve Bari'nin toplamından daha geniş bir yüzölçümüne sahiptir. Roma Büyükşehir'in toplam nüfusu 4 milyondur. Su andaki Belediye Başkanı, Sosyal Demokrat Partili Walter Veltroni'dir.
2,800 yıllık şehir, sırasıyla ve resmi adlarıyla; eski Roma'nın, Roma Krallığı'nın, Roma Cumhuriyeti'nin, Roma İmparatorluğu'nun, Papalık Yönetiminin, İtalyan Krallığı'nın ve İtalya Cumhuriyeti'nin merkezi ya da başkenti olmuştur.
İtalya'nın başşehri. Tiren Denizi'nden 24 km içeride yer alır. Tarihi zenginlikleriyle meşhur olmasının yanı sıra, Katolik Kilisesinin idarî ve ruhanî merkezidir. Yüzölçümü 1508 km2 ve belediye olarak nüfusu da üç milyon civarındadır.
Surlarla çevrili şehir merkezi, Roma'nın tarihi zenginliklerinin büyük bölümünü barındırmasına mukabil belediye alanının çok az bir kısmını kaplar ve Roma'nın bulunduğu on iki idarî biriminin en küçüğünü oluşturur.
Mussolini'nin başlattığı ve sonraki yıllarda geliştirilen yeraltı treni ağı ulaşımın rahatlatılmasında önemli bir faktör olmuştur. Roma Batı Avrupa'nın en güzel şehirlerinden biri olmakla birlikte ülkenin en gürültülü ve malî meseleleri en fazla olan şehridir. Konut problemi merkezî idarenin başındaki en büyük problemlerden biridir. Bilhassa ülkenin güneyindeki yoksul vatandaşların şehre akın halinde göç ediyor olmaları meseleleri daha da ağırlaştırmaktadır.
Roma'nın Kurulu olduğu bölgede ilk kalıcı yerleşim M.Ö. 1000 tarihlerinde başlar. Altıncı yüzyıla doğru yerleşim birimlerinin birleşmesiyle bölgede tek bir siyasî idare altında birleşmiş güçlü bir şehir ortaya çıktı. M.S. 2. yüzyıla doğru Roma en parlak dönemini yaşarken nüfusu da büyük ölçüde artmıştı. Bu tarihlerde şehir ihtişamlı binalarla süslenirken diğer yandan işsizlik ve sefalet büyük boyutlara ulaştı. Roma'nın meseleleriyle sistemli bir şekilde ilgilenen ilk hükümdar, kanallarla Tiber Irmağının akışını düzenleyen ve Campus Martius'u yaptıran Sezar oldu. Sonraki yıllarda geçirdiği yangın ve veba salgınlarıyla 6. yüzyılın sonuna gelindiğinde Roma'nın nüfusu 50.000'in altına düşmüş ve şehir Katolik Kilisesinin denetimi altına girmişti. On dördüncü yüzyılın ilk yarısında papalık ve imparatorluk yanlıları arasındaki mücadeleler neticesinde şehir yıkımın eşiğine geldi. 1309'dan beri Avignon'da bulunan papalık merkezi 1377'de yeniden Roma'ya taşındı ancak bu da durumu değiştirmedi ve 15. asrın başlarında Roma hırsızların, serserilerin ve sefaletin kol gezdiği bir şehir olmuştu.
On yedinci ve on sekizinci asırlarla Roma'nın soylu aileleri bir yandan kilise içinde güçlü konumlar elde etmek için gayret sarf ederken bir yandan da yeni saraylar inşa ettirdiler. Sanatçıları korumaları altına aldılar. Ama bütün bu gayretlere rağmen 18. asra gelindiğinde, Roma kötü caddeleri, yetersiz kanalizasyon şebekesi ve ışıklandırmasıyla Avrupa'nın en geri kalmış şehirlerinden biriydi.
1798'de Napolyon'un orduları tarafından işgal edilen şehir, 1809'da Papalık Devletleriyle birlikte Fransız İmparatorluğuna bağlandı. 1861'de İtalya Krallığının ilanından sonra Roma dışındaki Papalık Devletlerinin çoğu krallığa bağlandı. Fransız askerlerinin Roma'dan çekilmesinden sonra Ekim 1870'te Roma Birleşik İtalya'nın başşehri oldu. 1929'da imzalanan antlaşmayla papalık İtalya Devletini tanırken, İtalya da papalığın Vatikan şehri üzerindeki hâkimiyetini onayladı.
Birinci Dünya Savaşından sonra Roma eski surları aşarak geniş bir alana yayılmaya başladı. Buna paralel olarak nüfus da kısa sürede iki katına çıktı. 1920'lerde ve 1930'larda Mussolini'nin idaresi sırasında Roma ihtişamlı binalar ve geniş caddeleriyle modern bir şehre dönüştü. Mussolini'nin arkeolojik kazıları desteklemesi Antik Çağdan kalma pek çok kalıntının ortaya çıkarılmasını sağladı ve Roma günümüzde bir turizm şehri özelliğini kazandı.





























İtalya, Roma, Fontana De Trevi Aşk Çeşmesi

Trevi Çeşmesi (İtalyanca: la Fontana di Trevi, Türkçesi Üçyol Çeşmesi; Aşk Çeşmesi olarak da bilinir), Roma'da Poli Sarayı'nın bir kenarına Nicolò Salvi tarafından Klasik ve Barok karışımı olarak yapılmış, dünyadaki en ünlü çeşmelerden birisidir. Üç yolun kavşağında bulunduğu için Trevi adı konulduğu varsayıldığı gibi, üç yeraltı suyolunun bu noktada toplanmasının isminin nedeni olduğu iddiası da vardır. Trevi Çeşmesinin genel ifadesi "deniz"dir. Denizkabuğu şeklinde bir at arabası, arabayı çeken denizden çıkan kanatlı atlar ve arabada bulunan mitolojik deniz tanrısı, görünümün konusunu oluşturmaktadır. Heykel ve mimarî çok güzel bir biçimde kaynaşmıştır.
Trevi Çeşmesi'nın tarihi, İmparator Augustus döneminde başlar. Tarih, su arayan askerlere su kaynağının yerini gösteren bir kızın efsanesine dayanmaktadır. İmparator Augustus'nun damadı Agrippa, akan suyu Vergine su kemeri ile Pantheon'a kadar ulaştırmıştır. Vergine su kemeri, 537'deki kuşatmalarına rağmen Ortaçağ boyunca kullanımda kalmıştır. 8. yüzyılda, 12. yüzyılda V. Niccolo tarafından ve 15. yüzyılın ortasında 4. Paolo tarafından restore edilmiştir. Asıl kaynak 1570'de 5. Pio tarafından bağlanmıştır. Papa 8. Urban (Barberini) (1623–1644), Giovan Lorenzo Bernini'den Pınar ve meydanın şekil değişikliğini, kendi aile sarayına (Barberini Sarayı), yakın yeni bir sahne yaratmasını istedi. 1998'de büyük bir restorasyon geçirmiş, temizlenmiş ve su sistemi de yenilenmiştir.
Buradaki anıtsal muhteşemlik yanında; havuza değişik bir yöntemle para atılması, dilek tutulması, havuz yanındaki gerek roma dondurması tatma imkânı sağlayan mekânlar ve gerekse alışveriş mekânları. Aşk çeşmesinin bulunduğu yörede: bunlar var. Yalnız: ayrıntılara girmeden önce şunu özellikle belirtmek istiyorum. Buraya: mutlaka ve mutlaka; hem gündüz, hem de akşam yani karanlıkta, ışıklandırıldığında gitmelisiniz. Çünkü: bambaşka farklılıkta güzellikler ortaya çıkıyor.
Gerçekten büyüleyici. Yalnız, en ilginç olanı, buraya biz Türkler yalnızca aşk çeşmesi ismini koymuşlar, bizden başka buraya aşk çeşmesi diyen yok. En son 1998 yılında restore edilmiş. Para atmak bir gelenek haline gelmiş, Havuza arkanı dönerek, sol elinle para atarsan, Roma ya tekrar gelebileceğin rivayet edilmekte. Gün içinde havuza atılan paralar, her akşam toplanıyor ve yaklaşık 3000 euro civarında biriken para Romanın fakirlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılıyor.
Buranın yapılışına ait bir efsane var. Şöyle ki; bir Roma ordusu savaştan dönerken, uzun süre su bulamazlar. Derken, karşılarına çok güzel bir kız çıkar. Romalı askerlere, bulunduğu yeri kazarlar ise, su çıkacağını söyler. Askerler, halen havuzun bulunduğu, güzel kızın tarif ettiği yeri kazarlar ve su bulurlar. Bu hikâye, havuzun üstünde bulunan kabartmalarda da resimler ile ifade edilmektedir. Dikkat edilirse, kabartmalarda, Romalı askerlerin yeri kazdığı ve yanlarında çok güzel bir kızın bulunduğu görülebilir.
Peki, neden aşk çeşmesi… Burada, büyük aşkların ifade edildiği ve büyük film starlarının oynadığı birkaç aşk filmi çekilmiş ve daha sonra burası aşk çeşmesi olarak anılmaya başlanmış.

The fountain at the junction of three roads (tre vie) marks the terminal point of the "modern" Acqua Vergine, the revivified Aqua Virgo, one of the ancient aqueducts that supplied water to ancient Rome. In 19 BC, supposedly with the help of a virgin, Roman technicians located a source of pure water some 13 km (8 miles) from the city. (This scene is presented on the present fountain's façade.) However, the eventual indirect route of the aqueduct made its length some 22 km (14 miles). This Aqua Virgo led the water into the Baths of Agrippa. It served Rome for more than four hundred years. The coup de grâce for the urban life of late classical Rome came when the Goth besiegers in 537/38 broke the aqueducts. Medieval Romans were reduced to drawing water from polluted wells and the Tiber River, which was also used as a sewer. The Roman custom of building a handsome fountain at the endpoint of an aqueduct that brought water to Rome was revived in the 15th century, with the Renaissance. In 1453, Pope Nicholas V finished mending the Acqua Vergine aqueduct and built a simple basin, designed by the humanist architect Leon Battista Alberti, to herald the water's arrival. In 1629 Pope Urban VIII, finding the earlier fountain insufficiently dramatic, asked Gian Lorenzo Bernini to sketch possible renovations, but when the Pope died, the project was abandoned. Bernini's lasting contribution was to resite the fountain from the other side of the square to face the Quirinal Palace (so the Pope could look down and enjoy it). Though Bernini's project was torn down for Salvi's fountain, there are many Bernini touches in the fountain as it was built. An early, striking and influential model by Pietro da Cortona, preserved in the Albertina, Vienna, also exists, as do various early 18th century sketches, most unsigned, as well as a project attributed to Nicola Michetti one attributed to Ferdinando Fuga and a French design by Edme Bouchardon. Competitions had become the rage during the Baroque era to design buildings, fountains, and even the Spanish Steps. In 1730 Pope Clement XII organized a contest in which Nicola Salvi initially lost to Alessandro Galilei — but due to the outcry in Rome over the fact that a Florentine won, Salvi was awarded the commission anyway. Work began in 1732, and the fountain was completed in 1762, long after Clement's death, when Pietro Bracci's Oceanus (god of all water) was set in the central niche. Salvi died in 1751, with his work half-finished, but before he went he made sure a stubborn barber's unsightly sign would not spoil the ensemble, hiding it behind a sculpted vase, called by Romans the asso di coppe, "the "Ace of Cups". The Trevi Fountain was finished in 1762 by Giuseppe Pannini, who substituted the present allegories for planned sculptures of Agrippa and "Trivia", the Roman virgin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder